Gönlüm ki bir saray, senden gayrısına kapı olmaz,
Aşkınla mühürlüdür, anahtarı sözde değil, duâdadır.
Hüzün dedikleri şey, bir hançer gibidir göğsümde,
Ama en derin yarayı, hatıran açar suskun gecelerde.
Özlem dediğin, bir köprü kurar zamanla arama,
Sesin gelir rüyalarıma, dokunamaz elim, yanar ten.
Ey adını taş kalplere bile yazdıran yâr,
Bir bakışınla devranı çeviren kudret senin,
Ben yalnızca bir âşık;
Gönlüm cihâna sığmaz da
Yalnız sana sığar...
Ben bir aşkın fermanını yazdım geceye,
Gönlümün hattatıdır kalemim, mürekkebi gözyaşıyla sulanır.
Ey vefa nedir bilmeyen çağ, ben seni hep vefa bildim,
Bir tebessümün için nice tahtlar viran eyledim.
Gönlümde bir mihrap var, secde eder her sabah seni anınca,
Zira sadakat, dilde değil, yürekten taşan bir niyazdır.
Tahtımı mı sordun ey dünya?
Ben gönlünü seçtim.
Orada sultan oldum,
Orada sürgün...
Cihangir
Aşkınla mühürlüdür, anahtarı sözde değil, duâdadır.
Hüzün dedikleri şey, bir hançer gibidir göğsümde,
Ama en derin yarayı, hatıran açar suskun gecelerde.
Özlem dediğin, bir köprü kurar zamanla arama,
Sesin gelir rüyalarıma, dokunamaz elim, yanar ten.
Ey adını taş kalplere bile yazdıran yâr,
Bir bakışınla devranı çeviren kudret senin,
Ben yalnızca bir âşık;
Gönlüm cihâna sığmaz da
Yalnız sana sığar...
Ben bir aşkın fermanını yazdım geceye,
Gönlümün hattatıdır kalemim, mürekkebi gözyaşıyla sulanır.
Ey vefa nedir bilmeyen çağ, ben seni hep vefa bildim,
Bir tebessümün için nice tahtlar viran eyledim.
Gönlümde bir mihrap var, secde eder her sabah seni anınca,
Zira sadakat, dilde değil, yürekten taşan bir niyazdır.
Tahtımı mı sordun ey dünya?
Ben gönlünü seçtim.
Orada sultan oldum,
Orada sürgün...
Cihangir